Pages

21.1.11

Daily Stuff Vol 11.

Evvet çok şükür, bir final dönemini daha ufak sıyrıklarla atlatmış bulunuyorum. Eh çok da fena değildi hani, 1 büt zaten garanti ama hadi bağalım. Bugün dönemin son finalinden çıkmış olmanın getirdiği rahatlamayla, içimizdeki çocukları salıverdik Hergele'ye. Saçmaladık da saçmaladık. Apaçi dansı ve emo pozları parodileri yaptık filan ahaha. Hergelenin ortasında açtık apaçi müziği bide video kaydettik ki rezilliğimiz tescillensin filan haha. Baya da bi eğlendik ama, az gülmedim. Finallerin bitişini kutlamak için yemekhanede plastik kadehlerimizi tokuşturmaya çalıştık, olmadı. Öpüştük, vedalaştık filan, yine "1.5 yıl sonra nasıl vedalaşacağız acaba :( " diye düşündüm ve hafiften bi hüzün geldi, öküz gibi oturdu. Ama bu sefer, bunu düşünen tek kişi ben değildim. Keşke bazı şeyler gerçekten hiç bitmese...

  Bugün sınavını olduğumuz ders İngiliz edebiyatıydı. "Shall I compare thee to a summer's day? Thou art more lovely and more temperate..." (Oh my Shakespeare!) Hocamız ilginç bi hatun; sınavda defter-kitap açmak, yanındakiyle konuşmak, kağıt değiştirmek, arkana dönmek, mesaj çekmek filan herbişi serbest. Bi de garibim hastaymış, "Sessiz olun, ben biraz uyicam." dedi. Bi de demesin mi "Hikayeden istediğiniz bi karakteri açıklayın." diye, ohh yandann. Keşkem bütün hocalar ve sınavlar böle olsa hehe. Ay bu aralar da hep sınav muhabbeti olmuş, neyse bi dahaki vize dönemine kadar susar otururum heralde, sıçtın mavisi itiyo çünkü beni bunları düşünmeye.


  Sobanın bazı güzel yanları da varmış yahu. Üzerinde kestane pişirmek, ekmek kızartmak, eline gelen çerçöpü çöpkutusuna gitmeye gerek kalmadan içine atmak gibi filan. Genel de yemekle ilgili bu güzel yanlar ama. Bu da, vücudumun bazı bölgelerinin giderek büyümesini biraz olsun açıklıyor. Kışın tıkınıp, yazın pareomdan ayrılamıyorum, oh yandan.


Buradan, Fındıkzade dolaylarında, ana cadde üzerinde açılacak olan kebapçı salonuna "Neden Urfa Baboş Kebap Salonu" adını veren insana selam ve sevgilerimi yollayarak, kendisini gönülden kutluyorum.


  Geçen gün de bir alışveriş merkezinin asansöründeyken, orta yaşlı bi bayanın asansörden inerken gülümseyerek bana "İyi akşamlar" demesi üzerine şaşırdım, şaşırmama da şaşırdım. Sonra da düşündüm. Günlük hayatta aslında hep bi şekilde dipdibe olduğumuz ve tanımadığımız insanları, hep görmezden geliyoruz. Sanki etrafımızda yokmuşlar gibi davranıyoruz. Bu en bariz oturgaçlı götürgeçlerde gözüme çarpıyodu hanidir aslında. Sıkış tepiş o kadar insan, dakikalar hatta bazen saatlerce aynı oturgaçlı götürgeçin içinde dibdibe, yanyana ve hatta bazen (çoğu zaman) malesef sırt sırta, kol kola, neredeyse elele (oha) yolculuk yaptığı halde, bırak tek kelime etmeyi, gözlerini bile birbirlerinden kaçırmaya özen gösteriyorlar. Halbuki herkes birbiriyle muhabbet etse filan diyomuşum, yok canım o kadar da değil, ama en azından bi "Günaydın", "İyi günler", "Çok yaşa", "Teşekkür ederim."  demenin öcüce bişey olmadığını farketseler daha iyi olurdu. Bu heryerde de böyle. Nedir ki bunun sebebi? Yabancılara, dışarıya karşı kapalı olmak mı, isolation isteği mi ya da bir tür savunma mekanizması felan mı? Yadırgamıyorum aslında çünkü aynı şeyi ben de yapıyorum ama tanımadığım bir bayandan sadece bi "İyi akşamlar" sözünü duymak bile nedense çok hoşuma gitti. Ayy herkes böööle eski zamanlardaki, beyefendi gibi beyefendi ve hanımefendi insanların olduğu zamanlardaki gibi konuşsa, davransa filan ne hoooş olurdu.

  Bu evde banyo yapmak da ayrı bi dert yaa! Bahara kadar yıkanmıcam demiştim ama dayanamadım. Bu sigortanın benimle ne alıp veremediği var bilemiyorum ama nedense hep ben banyodayken atıyo tepesi. Şafak sayar gibi, evin inşaatının bitmesini bekliyoruz. Bugün şafak 30.

  Yavaş yavaş insan analizi yapmaya başladım sanırım. "İnsan analizi" ayrıca haha. Alt metinlerini okuyo gibi oluyorum bazen. Çok şey görmedim tabi ki hayatta ama artık bazı şeyleri anlayıp görebiliyorum, analiz edebiliyorum, çözebiliyorum. O yea.


Günün Sözü -> (Arkadaşımdan gördüğüm bi sözün üzerine kendi eklememle) Gravitation is not responsible for people falling in love but responbile for wood-like-people falling on our heads.
Günün Atfı -> Don't take humanity too seriously. In the end, we're all playing human.
Günün Şarkısı -> System of a down - Shop Suey

7 dedim, olacak!:

Sparrow dedi ki...

gerçekten bazı şeyler hiç bitmese keşke...

sen ömrünün hangi döneminde hanımefendi oldun da beyefendi gibi beyefendi ve hanımefendi gibi hanımefendi istiyorsun be cadı :p

Larien dedi ki...

evet hiç bitmese...

sus kapa çeneni önce sen beyfendi ol sonra ben hanımefendi olurum :D

Sparrow dedi ki...

alla alla senn hanfendi olman bnm beyfendiliğime nie bağlanıyor hıh :p

P.S: Bak kaşınma tam bir ingiliz beyzadesi olurum apışıp kalırsın ona göre :p

Larien dedi ki...

ol nolur :D

Sparrow dedi ki...

yalnız nick den ve profil pic den belli dimi beyfendi olmakta hiç zorlanmayacağım :p ayrıca ben ingiliz beyzadesi olunca nolcak sana ne yararı olcak evlencek misin benle yoksa hayalinde hep bi ingiliz beyzadesi mi yatıodu :p

Larien dedi ki...

ne evleneyim be :D hoş olurdu dalga geçerdik biraz filan ondan şeyettim ayrıca tiyatro konusunda burdan yazıyorum, valla olabilir yani 2 yıl sonraya filan anca :P:P

Sparrow dedi ki...

2 yıl vadeli organizasyonlar vol. 2 olur :p

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...