Pages

2.1.11

Kader, kısmet

  Şartlar malum. Soba yakmayı da öğrendim. Çuvaldan poşete kömür doldururken tırnaklarımın arasının simsiyah olması da pek bir afilli durdu. Hele sabah sıcak yataktan çıkıp buz gibi tuvalete gitmek paha biçilemez. Yüzünü, elini, başka bi taraflarını buz gibi suyla yıkayıp, ısınmak için odaya koşarak dönmek ama odanın da kuzey kutbundan farkının olmadığını görmek bambaşka bir mutluluk. Her sabah yaşanan bu ritüelden dolayı ilk derslere hep geç kalmam da tuzu biberi, oh yandan vol 3. sanırım. Evin hoşnut olmadığım yanları saymakla bitmez, ama çook şükür geçici bir durum. Bir de sürekli bu koşullarla -hatta daha beterleriyle- yaşamak zorunda olanlar var. Allah yardımcıları olsun valla, zor zanaat.

(Evimizin sıva zımbıtrısı bitmiş, montaj işine geçeceklermiş yakında.)


  Bu kader-kısmet işleri çok ilginç aslında. Kimin kaderini neye göre belirliyor Allah acaba? Normalde sanılanın aksine, yani "Alnımıza böyle yazılmış ki bu olmuş." diye söylenenin aksine, aslında kader olayı şu şekilde olurmuş Nihat Hatipoğlu'ndan duyduğum kadarıyla; Allah kişiye akıl, vicdan ve irade verir, o kişi doğmadan önce de, kişinin bu verilenleri kullanarak vereceği kararlar ve yapacağı şeyler doğrultusunda yaşayacaklarını bilirmiş ve o "olacakları" tamamıyla alıp, kader olarak alnımıza yazarmış. Ben hala çözemedim esasında, şimdi bizim yaşadıklarımız, kendi sebep olduklarımız doğrultusunsa mı oluyor yani? Öyledir heralde, çok da kurcalamamak lazım aslında, çünkü işin içinden çıkılamıyor bazen. İnsan herşeyi anlayıp, çözebileceği yanılgısına kapılıyor hep, yanlış, çok yanlış. Kendisinin de bir kapasitesi olacağını ve bazı şeylere aklının eremeyeceğini bilmesi lazım. Bazı şeylere akıl erdirebilecek düzeyde olsaydık, o şeyler yüce, ulu şeyler olmazdı bence zaten. Neyse, bir söz duymuştum; "Anlaman gerekmez, BİL yeter." Alkış!...

  Kader deyince -çok alakalı değil ama- aklıma geldi, geçenlerde internette Hollywood yıldızlarının, ünlü olmadan önce yaptıkları işleri okumuştum. Kimi sekreter, kimi hamburgerci, kimi tezgartar, kimi fare avcısı, kimi boyacı filanmış. Öyle alakasız şeyler yani. Nasıl olmuş da, o hallerinden bu günkü hallerine gelmişler acaba? Bir gün geliyor, bir "şey" oluveriyor ve devran dönüveriyor. Bu da "kısmet" oluyor sanırım o zaman. Heh tamam ayırt ettim şimdi bunları.

Herşeyin hayırlısı, amin.

0 dedim, olacak!:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...