Pages

7.12.11

Gerçek yüzümü ortaya çıkaran Mim!

  Canım Kibritci Kız beni mimlemiş =) Çok teşekkür edip hemen düşünmeye ve yazmaya başlıyorum. Mim'in konusu; "Kendimiz hakkında 7 gerçek". Yalnız ben gidip yorumda 10 gerçek yazmışım nasıl dikkatli baktıysam haha. Neyse artık. Bunu bir hayat memat (böyle mi yazılıyor bilmiyorum) meselesi haline getirip beşbuçuksaat düşündükten sonra kendimde anlatmaya değer bulduğum 7 tane şeyi yazıyorum yesss!


1.Ben bu "dahi" anlamına gelen -de ve -da'ları ayrı yazmayan insanlara karşı takıntılıyım. İsterse Brad Pitt olsun bunları ayrı yazmıyorsa gözümde hiç değeri yoktur. Bi de ilgi eki -ki de önemli yani. Kısaca gitsinler birer "Türkçe'mizi güzel kullanalım" kitabı alsınlar ya da Kızılay bunu dağıtsın bence evet.


2.Tanıştığım erkeklerin-özellikle bu insanlar sevgilim olmaya adaysa-, edebiyatçı kişiliğim sağolsun, her söylediklerinin altından bir şey arar, her yaptıklarını kafaya takarım. Üzerine günlerce de düşünürüm.

Buraya kadar okuyanlar ruhsal ve mental problemleri olan, takıntılı bi manyak olduğumu düşüncekler ama valla değilim tanısanız aslında seversiniz ehuehu.



3.Besmelesiz yatağımdan çıkmam. İnanmak, sığınmak güzeldir.


4.Oje sürmek bir yaşam biçimidir benim için. Ojesiz çıkmam gibi bir iddiam olmasa da yeri benim için çok önemlidir. Hazır kozmetikten girmişken olaya, hakkımdaki en önemli gerçeklerden birini daha söyliyim. Beni göz kalemi sürmemiş halimle gören insan sayısı çok azdır. Yanlışlıkla denk gelmiş olanlardansa zaten haber alınamamakta.


5.En kıytırık dersin sınavına bile heycan yapar, sorular önceden verilmiş bile olsa en az bir cümleye bakmadan sınava giremem. En basit sınavlara bile girmeden önce heycan yapar, oraya buraya napcaz lannn nidalarıyla sataşırım.


6.Yatağımın üstünde 3 tane ayıcık bi de fare oyuncağı var. İtiraf ediyorum onları ailemin fertleriyle özdeşleştirdim ve bu konuda çok hassasım. En büyük kahverengi ayı babam, sarı renk daha küçük olan ayı annem, eski sevgilimin hediye ettiği beyaz güzel ayı ben, pembe fare de kardeşim. Bu konuya öyle inanmış durumdayım ki, sarı ayıcık yere düşse "annem yere düştüüüüüü alın lan hemen onu yerden" falan diyorum. Bir gün o oyuncaklardan biri kaybolsa, ömrümün geri kalan kısmını o ayıcığa ne olmuş olabileceğini düşünerek geçirebilirim.


7.Zayıf omuzlarım ve ince belli bardağı aratmayan innncecik belim altında bulunan tepsi kadar bir popom var ve ben onu eritme konusunu çocukluğumdan beri takıntı haline getirmişimdir. Aslında o kadar tepsi kadar değil, ama takıntı ya, bana öyle gibi geliyor işte. Spora başladım ama hele bir istedğim şekle girerse dünyanın en mutlu insanı ben olurum heralde hehe.


İçimden geldi bi de son bir gerçek/itiraf da ben ekleyeyim.


8.Meraktan mıdır nedir bilmem ama eski sevgililerimin facebook profillerine her gün bir girip bakıyorum nolmuş napmışlar diye.


Hastalıklı bir ruhu olduğunu düşündüğünüz Larien umuma açık bir yerde bütün kirli çamaşırlarını ortaya serdi ve şu kişileri de aynısını yapmaya çağırıyor;


Sparrow
crazywomanrosemary
Lirean
Cessie
StummScream
ebruhu.
Sinyor Serüvenci
jano
İrem Yılmaz

6.12.11

Hoşgeliniz, sefalar getiriniz

  Yıllar önce ortaokula gidiyordum. Kendimi bilmeye başladığımdan beri yanımda birkaç tane arkadaşımı hatırlarım. O zamanki arkadaşlığımız başkaydı. Bir gül vardı, bir de giz. Her ama her okul çıkışı bize gelirlerdi. Sabahçıydık. Aynı sokakta oturuyorduk. Hepimiz okuldan çıkar evlerimize giderdik, gizle gül giyinip bize gelirdi, akşam anneleri gelip alana kadar da bizde dururlardı. Her ama her gün. Gülün ailesiyle problemi yoktu ama gizin vardı. Çok yakın değildi ailesine, problemleri vardı ve biz gizi benimsemiş, ona faydalı olmak, yardım edebilmek için elimizden geleni yapmıştık. Hatırladığım kadarıyla bile en az 4 kere tatile giderken yanımızda götürmüştük onu. Her gittiğimiz gezmeye onu da götürürdük. Bizle yer, bizle içerdi, bizle gülüp eğlenir, bizle dertleşirdi. Her şeyini bizimle paylaşırdı.


  Onunla bütün abuklukları yapmışızdır. Birbirimizsiz tuvalete gitmezdik. Mecazi anlamda değil, bildiğin çişimizi yapmaya bile mutlaka beraber giderdik. L şeklindeki banyoda tuvalete kimin ihtiyacı varsa o otururdu, diğerimiz de tabure alır biraz uzağa yarı görünür yarı görünmez şekilde otururdu. Oturur sohbet ederdik işerken. Birbirimizi don atlet görmüşlüğümüzden, bitlerimizi ayıklamaya kadar her türlü absürdlüğü yapmışlığımız vardır. Koca yaşımıza rağmen salak salak oyunlar oynardık. Ben yere yatar ayaklarımı havaya kaldırır üzerinde bir yastık koyardım, giz de karnıyla ayaklarımın üzerindeki yastığın üzerine dururdu, elele tutuşur birbirimizi sallardık öyle.

  Giz karpuz yerken kendinden geçerdi veya kendini unuturdu. Sürekli fazla kaçırır, yarım saat tuvaletten çıkamazdı. Ben o zamanlar yanına gitmezdim çünkü bok kokardı hep. Bir gün yine karpuzu fazla kaçırdığı bir gün o salak oyunumuzu oynamaya karar verdik. Çok eğlenir geberene kadar gülerdik oynarken. Karpuzlar ve gülmeler birleşince ben de gizin karnına ayaklarımla baskı yapınca giz bildiğin altına yaptı. Benim kıyafetlerimden birini gidip eve gitti koşa koşa ve güle güle. Birçok geceler bizde kalmıştı. Her bir bokumuzu bilir, tüm dertlerimizi paylaşır, en ufak konuları bile beraber saatlerce hatta bazen günlerce konuşurduk. Beraber günlük tutup şiirler yazardık. Hoşlandığımız erkekleri ayarlamaya çalışırdık.

  Biz büyüdük, ortasona geldik. Kardeş gibi olmuştuk hep o zamana kadar. Onun dersleri çok iyi değildi. O düzliseye gitti ben süperliseye. Önce haftada bir görüştük mutlaka, sonra ayda iki kere, sonra ayda bir kere, sonra iki ayda bir kere, sonra yolda denk geldiğimizde, sonra da kırk yılda bir görüşür olmuştuk. Birbirimizin hiçbirşeyinden haberimiz yoktu artık. Kopmayı ben hiç istememiştim. 40 milyon kere onu çağırmış olmama rağmen o beni evine hiç çağırmamıştı. Ben çağırdım o gelmedi, ben yaklaştım o yaklaşmadı. Üzüldüm.. Sonra bir zaman geldi üzülmemeye başladım, önemsememeye de. Zaten yeni arkadaşlarım da vardı. Ama onun bu yaptıklarına inanamamıştım en başta. Öyle bir arkadaşlık nasıl olur da bu hale gelebilirdi? Hiç mi içi gitmemişti, hiç mi çabalamamıştı kopamamzya? Çok zor değildi, aynı sokakta oturuyorduk. Önce kırıldım, kızdım. Sonra umrumda bile olmadı. Ve yine sonra şöyle düşündüm; Yokluğu hiçbir şey değiştirmeyenin, varlığı da gereksizdir.

  Birkaç gün önce nişanlandı. Bense yaşadığımız onca şeye rağmen, uzaktan bir tanıdığıymış gibi sandalyede oturdum. Bir zamanlar birbirimizin hoşlandığı erkeklerin kafalarında kaç tel saçları olduğunu bilirken, şimdi, nişanlısı olcak çocukla merabalaşmışlığım bile yoktu. Benden daha samimi olduğu ama evlendikten sonra kocasının onu izole ettikten sonra görüştürmeyeceği ortak arkadaşlarımızdan birine kanka derip duruyor. Ama ben buna hiç üzülmüyorum.

  Gizle arkadaşlığımızın gidişatından öğrendiğim şey bana çok yardımcı oldu. Yenmiş onlarca kazık, yaşanan sayısız satış ve gösterilmeyen önemlerde hayal kırıklığına uğramamam için bağışıklık kazanmama yardımcı oldu. Ondan gördükten sonra, herkesten her şeyi beklemeye başladım. Bağışıklık kazandım da, artık kimse beni kolay kolay üzemiyor, yaptıkları yaralayamıyor. Çünkü ben zaten herkesten her şeyi bekliyorum, ya da çok iddialı olmayayım da, üzseler, acıtsalar bile şaşırtmıyorlar beni. Çok insanı çıkartmaya alıştım hayatımdan. Biri geliyor biri gidiyior. Şimdiye kadar çok da kalıcı olan biri oldu gibi de gözükmüyor.


  Umarım bundan sonrasında bu düzen bozulur, gelen herkes sefalar getirir ve öylece de kalır...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...