Pages

13.7.12

Şaşırmama şaşırmalı aslında



  Okul bitişi 3 hafta, bütün yakın arkadaşlarının toplaşıp pikniğe gitmesi ve "senin çalıştığını ve gelemeyeceğini bildiğimiz için haber vermedik" demesinin getirdiği iç acısı paha biçilemez. Bi haber vermeye bile gerek görülmemeyi hakedecek ne yapmış olabilirim çok merak ediyorum. Bu kadar değerim varmış demek. Bak ne güzel oldu öğrendiğim. "Hiç kopmiycağz kiiğ, hep görüşceğz kiğğ, biz çok iyi arkadaşız hep öyle kalcağğz kiğğ", hı hı evet bence de öyle kalıcaz.

  Hayır öyle boktan bi his içindeyim ki, yazacak cümle bulamıyorum. Kırıldım, bozuldum, resmen hayalkırıklığına uğradım. Hele de hiç ama hiç beklemediğin, 4 koca yıl yediğin içtiğin ayrı gitmeyen insanlardan  görünce bu davranışı her birinden tek tek, hiç hoş olmuyormuş. Aslında alışmış olmam lazım. Evet salağım ben, hala alışamadım sevdiğim, güvendiğim insanlardan  beklemediğim davranışlar gördüğümde şaşırmamaya.

  Neyse daha fazla saçmalamayayım da işe gideyim ben. Evet işe gideyim. Çalışayım ben, ne de olsa çağırılsam da hiç bi yere gidemem, çünkü ben çalışmak için doğmuşum. Dimi ama, niye haksızlık ediyorum şimdi "en yakın" arkadaşlarıma? Ben çalışayım evet işe gideyim, işim tek amacım zaten, başka şeylere ne gerek var ki dimi? Evet evet işe gideyim ben.

İçimdeki mimli ses

  Biricit'im beni 3 milyon ışık yılı önce mimlemiş idi. Ben de nankör ve yüzsüz bir blog arkadaşı olarak hiç utanmadan neredeyse aylar sonra yazıyorum mimi. Mimin konusu, iç sesimizin ne dediğiymiş. Yani sanırım, anladığım kadarıylan, iç sesim bana neler söylüyor, fısıldıyor, bağırıyor, çağırıyor falan onları yazıcam evet. Biricit'ime teşekkürlerimi sunarak yazmaya başlıyorum efenim.

  Öncelik ilen şunu belirtmek isterim ki, benim iç sesimin çoğunluğunu takıntılarım, korkularım ve sinirlerim oluşturuyor. Son iki yıla bakarsam, psikolojim baya bi deformasyona uğramış olsa gerek ki, olumlu düşünen Larien'i ayda yılda bir görüyorum ve bu durumun tersine dönmesini en acilinden istiyorum. Neyse.

  Şimdi benim cici iç sesim genelde bana der ki, "yatmadan önce zaten kapattığın ve 2 kez kontrol ettiğinden emin olduğun camları, kapıları, ocakları falan git git bi daha kontrol et, kapalı ama olsun sen git bak bi daha, malsın ya 2718726187 kerede kapalı olduklarını anca anlıyosun" diyo.

  Sonra efendime söyliyim, birileri beni kızdırınca ki bu şu sıralar pek bi sık oluyor, "şeytan değil ben diyorum git bi çarp şunun ağzına iki tane, görsün gününü yavşak" diyor. Çoğunla aralara da küfür sıkıştırıyor terbiyesiz.

  Ama en çok da "sakın yalan söyleme" diyo. Şeyyy bazen dinlemiyorum onu. Ama dinliyorum demek ki, ki bak yalan söylemedim. Bazen yalan söylediğim gerçeğini söyledim. Yalan söylediğimi söylemesem yalancı olurdum. Demek ki değilim ahaha. 3x7y<5z8*9=8{345f} denklemindeki x'i buldunuz, tebrikler.

  Ha bi de en çok söylediği şeylerden biri; "x kişisi senden bi şey istedi sen de yapmadın ya, bak o önüne çıkıcak, senin de istediğini yapmıcaklar" veya "sen şimdi onun istediğini yapmadın ya yazık lan ne kadar üzülmüştür belki de, nolur yapsan eline mi yapışırdı miskin seni"dir.

  Galiba benim iç sesim beni habire rahatsız ediyo, öldürsem mi napsam la?

  Bazen sinir olsam da, kendimi enayi yerine koyulmuş gibi hissetsem de, yine de, dinliyorum onu. Çünkü çoğunlukla bana "salak kızım boşver olsun sen yine de iyilik yap denize at, olsun onlar seni düşünmedi sen yine de onları düşün, onlar olsaydı yapmazlardı ama olsun sen yine de yap, büyüklük sen de kalsın" tarzı şeyler söylüyor. Ve ben de bunlara karşı kayıtsız kalmadığım için, genelde karşılık bulamadığımdan dolayı sinirlensem de hep iyi olmaya çalışıyorum karşımdakilere. Fedakar, iyi niyetli, anlayışlı, düşünceli davranışlarımın hepsi bu iç sesimin bok yemeleri. Ama sanırım o iç sesimi dinleyerek en iyisini yapıyorum. Onu dinleyerek daha insan oluyorum. Karşılığını göremesem de ben iyi oluyorum ki insan olayım, insanlığa yakışır bir canlı olayım. "Ben yapayım da Allah görüyo zaten" diye diye giderken, elbet bir gün mükafatını göreceğime inanıyorum. Farkında olmasam da çoğunlukla görüyorum da zaten. Neyse, uzun lafın kısası, kızsanız da ona, dinleyin o keratayı (iç sesinizi), çoğunlukla "keşke" yerine "iyi ki" dedirtebiliyor size.

  Evet sosyal mesajımı da verdiğime göre, terden popomu pişiren koltuktan da kalkabilirim artık. 

9.7.12

Terden şortum kıçıma yapıştı

  Başlıktaki gibi amaçsızım bu aralar. Twitter'a sardım saralı blogu boşlar oldum iyice. Zaten depresyonun eşiğinde miyim, içinde miyim anlamadım ama yazasım gelmiyo, gelse de laptop bacaklarımı yaktığı için içimden gelmiyo ben de kısa kısa yazdığım şeylerle blogumu Twitter'la aldatıyorum :(

  Ohoooo neler olmuş neler. Yazmadığım 1267162726 ayda, okulu bitirdim, bütün sınavlarım iyi geçti, kepimi attım, baloda günahkar günahkar danslar ettim, sonra iş yerinde full-time'a geçtim ve de iş arayışına başladım. Tabi hiç de kolay değil bu süreç, bi yere başvurdum da bakalım ne sonuç çıkacak. Hala ne istediğini bile tam olarak bilemeyen bi insan olarak çevremdekilerin alay konusu olmuş durumdayım. Ve bu kadar şeyin arasında evet hala bi sevgilim yok. Artık aramıyorum da zaten, ihtiyaç bile duymuyorum. Sanırım evde kalmayı kabullendim, kız kurusu olup çüricem. Kariyer yapıcam ama çocuk yapıcak adam bulamayabilirim :(

  Neyse, yazmaya karşı isteksizliğime boyun eğen mis gibi duygu yüklü bir post yazdıydım okulun bitmesiyle alakalı. Daha 3-5 ay öncesinden okul biteceği için hüzünlenmeye ve karalar bağlamaya başladığımdan mütevellittir ki sanırım okul bittiğinde hiç de üzülmedim. İşte üzülmeye başladığım o zamanlarda okulda geçirdiğim güzel günleri, biteceği gerçeğinden duyduğum üzüntüyü falanı filanı anlatan o post hala taslaklarda duruyor. Güya okulun biteceği zaman o duygu seli içerisinde edebiyat parçalayıp hem buraya hem Facebook'a yazacaktım. Ama gel gör ki bir şeyler yapma isteğim ve hevesim Kaf dağının tepesine kaçtı ve gelmiyo da. İnşallah sudan bir türlü gelemeyen eşek gibi olmaz. Belki bi gün yayınlarım o yazıyı. Kendimi affettirmek için hadi bi resim koyayım mezuniyetten ama hangisinin ben olduğumu söylemicem işte ehueheuh. İpucu; oturuyom yerde.


  Bir de bok gibi bi sıcak var anasını satayım. Zaten amele gibi fazla fazla, bol bol çalışıyorum günde 13 saat bazen 12 saat falan, dolayısıyla sevdiğim bir kızancığımın dediği gibi "Tatil hayal olmaktan öte. Ütopik.", ahanda aynen öyle. Millet Bodrum'a Marmaris'e Kemer'e gidiyor oysa bizim evin Bodrum'u bile yok. Haftasonu eşşekötesibir performansla çalışmaktan da yoruldum artık adam gibi bi iş istiyorum lan. Ha bi de hiç bahsetmemişim burda ama şu eziklik meselesine takmış durumdayım. Satış danışmanıyım ya ben şimdi bi Avm'de, böyle kendini bi bok sanan kasıntı mallar geliyo gerek senin yüzüne bakmadan konuşmalarla, hoşgeldin lafına vermedikleri cevaplarla, burunları düşmesin diye havada tuttukları kopasıca başlarıyla sana kendini bir ezik, bir loser efendime söyleyeyim bir gariban gibi hissettiyorlar ya heh işte ben o hissiyatın ve sebep olanlarının ta bi tarafına tekme atayım yani. Hayır yani okul okumuşum o kadar, edebiyat okumuşum, kuram okumuşum, felsefe okumuşum etmişim, o hıyartodan daha fazla entellektüeliteye sahip olduğuma dair en ufak bir kuşkum yok, gelmiş bana ezik muamelesi yapıyor. Hep bu etiket yüzünden işte. İnsanların hem popoları hem burunları kalkmış arkadaş, kendilerini bir bok, bu tip yerlerde çalışan insanları da, sanki varoluşlarının tek sebebi orda çalışıp onlara hizmet etmekmiş sanmaları beni deli ediyor, sinir ediyor, kıl ediyor. Ha bi de böyle birbirinden mal, birbirinden gerizekalı müşterilerle uğraşırken kraldan çok kralcı, burnu havada, her an laf sokmaya meraklı, başkaları yapınca kızdığı şeyleri kendisi yapan iş arkadaşlarıyla da uğraşıyoruz anasını satayım. Neyse bu konuyu çok açmak istemiyorum çünkü sinirlerim zıplıyo. Zaten kıl müşterilere sinir oldum yine anlatırken bi de ona sinir olamıycam şimdi.

  Böyleyken böyle yani. Böyle böyle egom yerlerde sürünürken, ezikliğin dibinde gibi hissedeken, okulu bitirdikten sonra başlayacağım ilk işimde statü sahibi olabileceğim, başkalarının bana ve işime artık saygı duyacağı bir pozisyon istiyorum. Çok şey mi istiyorum blog? :( Burdan tüm arayanlara belalarını değil mevlalarını derlerdi sanırım heh işte ondan bulamalarını diliyorum. Seni bu kadar ihmal etmicem bi daha blogcum. İnşallah yani. Şeyy belki de ederim. O zaman şimdiden pardon bebeğim, öptüm.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...