Pages

17.7.11

bugün, şu an, tam da böyle düşündüm

  Sistemin ağzına sıçayım. İstediğim şeylerin hiçbirini yapamıyorum, istemediklerimiyse hergün kırk kere. Ot kafa oldum, mal mal yaşıyorum. Ne hoş.

15.7.11

Astenofobi

  Her şey iyice boktanlaşmaya başladı. Hiçbir şeyden zevk almıyorum, aldığım nefes nefes etkisi yaratmıyo. Kimseyle geçinemez oldum, annemle bile tartışıyoruz ufak ufak sürekli. Kimse beni anlamıyo triplerine giricem yakında. Anlatsam kimse anlamaz. Anlasınlar da istemiyorum. Sıkıldım millete meramımı anlatmaya çalışmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkmaktan. Kimseyi idare edesim gelmiyo. Kimseyle konuşmak da istemiyorum. Kimse beni anlasın da istemiyorum, yardım etsin de istemiyorum. Böyle mal mal dolanayım etrafta. Kafatasımın içini boşaltıp, birsürü pamuk doldurmak istiyorum. Depresyonun eşiğinde miyim, tam içinde mi onu da bilmiyorum. Hani klişe bir laf vardır ya duvarlar üstüme üstüme geliyor. Bardağın dolu tarafı hiç çarpmıyor gözüme. Alttakileri değil üsttekileri görüyorum. Ulaşamadığım çok şey var. Belki başkalarının sahip olmak için canlarını verebileceği bir sürü şeye sahibim ama anlayacak psikolojide değilim şu an. Acıdığım insanlara döndüm. Umarım yarın bu halimi hatırlar ve kendimden utanırım.

14.7.11

İtiraf ediyorum; ben bir hayvansevmezim.

  Hayvansevmezliğim, 9 yıl önce yazlıkta, ata armut yedirmek amacıyla çıktığımız ağaçtan düşüp, kolumun löp et kısmından bir parçasının kopması ve atın buna değmeyeceğini anlamamla başladı.

  Hele konu haşeratsa çirkinleşebiliyorum. Yazın başlangıcıyla, ortalıkta görülme vakaları artan börtü böcek beni fazlasıyla tedirgin ediyor. Geçen akşam yatak odasına girince feryadı basan annemin sesiyle başladı bu konuya derin bir bakış atmam. Yatak odamızın perdesinin üzerinde hayvan kadar (aslında 5-6 cm bişey) bir kertenkele vardı. Ayyy yazarken bile içim bi garip oluyo lan. Kimse elini sürmeye cesaret edemediği için, evin erkeği-babamı çağırdık tabi. Ama benim babam karafatma görse anneme yalvarır git nolur öldür diye. Bu sefer tepkimizi koyduk, ellemiyoruz hiçbirimiz diyince, e kimse ellemezse de evde kalamayacağı için babacığım garibim mecburen aldı eline bir maşa(!) ve çıktı yatağın üstüne. Mükemmel terminating aleti olan maşasıyla kıstırdı kertenkeleyi tülün arasına. Planımız o kertenkeleyi perdeyle tutup camı açıp dışarı atmaktı. Ama tabi ki öyle olmadı. Tam ben de yardıma gitmiş perdeyi yerinden çıkarmaya çalışırken, kertenkele babamın elinden kaydı ve yatağın üstüne düştü. Babamdaki çığlığı opera söyleyen kadınlardan duymadım ben. Kertenkele yatakta oynadıkça babam da hoplamaya başladı bağıra çağıra. Biz tabi trajikomik halimize gülmekten yardım edemedik. O kıvrak yaratığı tutamadık ve ortalığa iğğğrenç bir sessizlik çöktü. Ne kertenkele vardı ne de ardında bıraktığı bir iz.

Sonuç;

Yatağın bazasında ne var ne yoksa koridora yığıldı,
Babamın telaşla yatağı kaldırmasının ardından yatağın ayakları kırıldı,
Yatağın altındaki kertenkele yakalandı ve tahliye edildi,
Ayaklar kırıldığı için yerine koyamadığımız tonla çeyizimsi eşya evin ortalık yerinde ertesi güne kadar kalakaldı.

  Bi de benim en nefret ettiğim hayvan kedi, en sinir olduğum da karıncalardır. Şimdiye kadar oturduğumuz her evde, yaz zamanı tezgahın üstü karıncadan gözükmez, tabiri caizse girmedikleri bir kıçımız kalırdı karıncaların. Nihayet yeni bir eve taşınıp da karıncadan eser göremeyince ohh diyeceğimizi düşündük. Ne güzel hayallerdi onlar. Geçen gün işe gitmek üzere evden çıktığım vakit kapıda yürüyen bir karınca gördüm. "Hass.... be sen nerden" çıktın diye düşünüp ittirdim gitti. Derkennn baktım bir karınca, iki karınca, üç karınca, sonu gelmiyo. Bir de bakayım ki şerefsizler yol yapmışlar merdivenlerin dibinden, bizim kapıya doğru ilerliyorlar. Ben evimi orda öylece savunmasız bırakıp gider miyim hiç? Gitmedim evet, ve böcek ilacı bulamadığımdan mütevellit annemin eski bir parfümünü kaptım ve pis karıncaların üstüne üstüne sıktım. Parfüm bitip de karıncaların hala kökünü kurutamamış olduğum için bu sefer bulduğum kolonya şişesini dibine indirene kadar boşalttım üzerlerine. Hepsinin öldüğüne kanaat getirince, geç kaldığım işime doğru yola koyuldum. Ama onlar yenilir mi? Yenilmezler tabi, ne gerek vardı canım bu kadar çalışkan olmalarına.

Sonuç,

İşe geç kaldım,
Evi karıncalardan yine de koruyamadım,
Henüz popomuza kadar gelememiş olsalar da evin yerlerinde görülmeye başladılar.

  Kaldırımda kedi, yolda da gelen bir araba varsa, kediden uzak durmak uğruna arabanın önüne bile atarım kendimi, atmışlığım da vardır yani. Nasıl severler şu hayvanları? Kedi tırmalar, köpek ısırır, arı sokar, aslan yer, akrep sokar, yılan zehirler, yengeç sıkıştırır, kuş gagalar, köpekbalığı ısırır koparır bi de parçalar, fare, söylememe gerek bile yok.

Ama benim de sevdiğim bir hayvan var. O da, KOALA! Çok severim hem de. Çok şirin bişey. Ayrıca da kolay kolay görebileceğim, bana dokunamayacak bir hayvan.

8.7.11

Monotonism

  Şimdi gitti yani herkes. Bildiğin tek kaldım lan koca İstanbul'da, çok lazımmış gibi. Aslında her zaman giderdi herkes bir yerlere ama bu kadar koymazdı ki. Sınıftaki en yakın arkadaşlarımdan biri Rize'ye, biri İzmir'e, biri Hatay'a, biri Fransa'ya ve 5'i de Amerika'ya gitti. Kimse kalmadı yani. Normalde de giderlerdi ama bu sefer çok gittiler sanki. Kalan olmak bok gibi bişi. Hadi tatile çıksam filan yine iyi, bildiğin işe de başladım blog. Samsungçu oldum baya baya. Teknik bilgi manyağı da oldum zaten, hatta gelip de "bu cep telefonu şimdi elektrikle çalışıyor dimi" diye soran insanlara cevap verebilecek düzeye bile geldim sayılır yani o derece.


  Hergün aynı şeyi yapmaktan, zaten monotonluğa meyilli hayatım iyice monoton olmak için maratona girmiş durumda. Her gün sabahın köründe kalk, işe git, çalış, gel, yemek ye, bir sürü şey yapmayı planma ama hiçbirini yapamadan yat. Bu yazıyı yazmak için bile kaç gün erteledim durdum, fırsat bulamadım. Umarım yaptığım işi severim. Hala tam olarak alışamadım ortama, işe filan. Yaptığım şeyi seversem günlerim çok güzel geçer, öldürücü yorgunlukları bile umursamam, dokunmaz bana. Ama sevmedim mi, ısınamadım mı sıçtım demektir. İşkence olur bana geçirdiğim her gün. Her saati sayarım tek tek, adeta çökerim, ruhum yaşlanır. İnşallah severim yani. 2 gün oldu bugün, dua et blog.

  Depresyona girmesine ramak kalan iç dünyama iyi gelen bir şey, akşamları yemekten sonra bahçeye çıkıp komşularla çay içmek, sohbet etmek. Ertesi gün iş olduğu için ben erkenden kalkıp yatmaya geliyorum ama o kötü oluyo, onları sohbetin en koyu yerinde bırakmak falan. Hep istediğim, özendiğim komşuluk ilişkileri şimdilik var gibi gözüküyor. Umarım böyle devam eder. Tamamen beton parke taşları üzerine kurulmuş yapay bahçemiz, piknik masamız ve huzurumuz bozulmaz inşallah.

  Çok çalışıyorum lan. Patron buldu ameleyi, alışmam lazım ayağına 12 saat çalıştırıyo beni. Tamam da arkadaşım gün 24 saat olunca yetmiyo kalan zaman bana. Eve gelince yemek mi yiyeyim, dinleneyim mi, televizyon mu izleyeyim, nette mi takılayım şaşırıyorum. Bloga yazı bile yazmaya vakit bulamıyorum. Sorsan oje sürücem bi de 4 gündür. Bi gün sürücem inşallah. Pazartesi'den sonra 9 saate incekmiş çalışma saatlerim, düzene girecekmiş. Hadi inşallah. Avm'de çalışmak kıl bişeymiş. Allah sürekli çalışanlara kolaylık versin valla. Bi de elektrik yüklü ortam, önüme geleni çarpıyorum falan, zaten stres iyonları yüklü vücudumu iyicene germiş, elektriklemiş durumdayim.

  İyice kısırdöngü haline geldi yani herbişey. Mezun olunca böyle mi olacak artık hep? Hayat durmadan ne olduğunu anlayamadığımız, göremediğimiz ve bilemediğimiz birşeylerin peşinde koşmakla, koşarken hayatın kendisini unutmakla mı geçecek? Öyleyse bitmesin lan okul mokul, hep öğrenci olalım. Paraları hep KYK versin ehehe. Uykum gelmediği halde, erken kalkmam gerektiği için uyumaya çalışmak da çok dandik bi durum. Bi de şimdi bu saat oldu hala uyumadım ya, gerildim uyumam lazım uyumam lazım diye.

Bidebinot: Senin yapmayı çok isteyip de yapamadığın birşeyi, çevrendeki hemen hemen herkesin yapması ve bunu senin sadece seyredebilmen ekstraboktanveötesi bi durum, evet.

Bidedahaönemlibinot: Bunlar okuyan blog kardeşim, sakın "aman bu kız da ilk defa bi işe girmiş, milletin her zaman yaptığı şeylerden yakınıp duruyo" deme, bozuşuruz. Ben 12514254 tane işte çalıştım, halden anlarım, ayık ol. Bir dahaki sızlanmamda görüşürüz. Öptüm ok bay.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...