Pages

31.3.12

Sadece,

yoruldum.

15.3.12

Hayat! Ne alıp veremediğin var benle olum?

  Ağzına sıçtığımın dünyası bazen her şeyi bok edip üstüme atıyor. Polyannacılığın da içine edeyim. İçime oturan öküze de ana avrat saydırmak istiyorum. Bıktım lan artık. Annemi, babamı, kardeşimi alıp başka kimseye haber vermeden çok uzak, huzuru bulacağım bir ülkeye gidip dönmeyesim var. Herkes geride kalsın, beni merak etsinler, özlesinler, gittiğime sevinsinler, bi daha göremeyeceklerini düşünüp ya hüzünlensinler ya da göbek atsınlar istiyorum. Küfürlerim arasında gönderme yapmayı unuttuğum, şu malum "ortada aslında hiç bi bok yokken kendi kendine sorun yaratan ve o sorunun esiri olan kafadan sorunlu insan sendromu" durumuma da sokmak istiyorum elimden geldiğince.

  Küfür etmek güzeldir bazen. Kimseye bir şey anlatmamak daha da güzel. Bir sürü şey oluyor ardı ardına. Beklenmeyen şeyler, olmaz denilen şeyler oluyor. Göz göre göre olanları da oluyor, beklenmeyenleri de. İstenenleri de oluyor, istenmeyenleri de. Anasını sattığımın beklentileri de oluyor, ağzına sıçtığımın hayalkırıklıkları da. Benim kadar mal bi insan çıksaydı karşıma tersi istikamete doğru arkama bakmadan koşarak uzaklaşırdım. Kendi kendine sorun yaratan, her boku kafasına takan bir insan olmak çok zor. Bunu bildiğin halde kötü hislerin seni sarmasına engel olamamaksa daha beter. Bütün bunları gayet güzel farkedebilip hiçbir şekilde çözüm bulamamaksa lanet olasıca bir şey. İkizler burcu olmak, bir mutlu bir mutsuz olmak, bir anının bir anını tutmaması, her bokun altından bir şeyler aramak da yukardakilerle yarışır. Kendimin de ağzına sıçmak istiyorum o zaman.


  Anlatmamak demiştim. Heh o çok güzel işte. Son dönemlerde hayatımda olan önemli şeyleri anlatmadım kimseye. Ne güzel şeymiş yakınlarından bir şeyler saklamak. "Ben biliyorum ama siz bilmiyorsunuz işte" diyebilmek içinden. Kısasa kısas yapmak candır bi de. Kendini bastırmayı başararak soğuk davranmak karşındakine, ya da sana hissettirdiklerinin aynısını ona hissettirerek davranmak, gerekirse sadistleşmek mest edici birşey. Kırmak seni kıranları, beter olun dercesine içinden hırsla. Harika.

  Nefret ettiğim akrabalarıma da değinmek istiyorum. İğrenç akrabalarım var. Gözünü para hırsı bürümüş, değer-kıymet bilmeyen, vefasız, çıkarcı, içten pazarlıklı, kıskanç, çekemeyen, karşısındakinin zor durumundan zevk alan, arkasından konuşan, tek felsefeleri para para para olan akrabalarım var. Yüzlerini bile görmek istemediğim lanet insanlar!

  Bi de şu, başlarda aşırı iyi davranıp, ilgi-sevgi gösterilerinde bulunan, düşünceli davranan, şiirler yazan, bir süre sonra ya da evlendikten sonra hiçbir şey için gayret edip çabalamayan, götü göbeği serip, hiçbir şeyi sallamayan, ilgi göstermeyen, anlayış göstermeyen, saygı duymayan, hödüklük yapan erkeklere ayrı bir tiksinti besliyorum içimde. Elde edene kadar peşinde koşup elde ettikten sonra kendini bi bok sanıp 180 derece dönüş yapan erkeklerinse hakkının hadım edilmek olduğuna inanıyorum.

"Aslında sukûtu ezber eyledim dilime, sadece susuyorum."

10.3.12

Son İstasyon

  Pamuk ipliğine bağlı hayatlarımızda, kimse öleceğini düşünerek yola çıkmaz.

 
  Metroya gidiyordu 65 yaşlarında yaşlı bir amca. Elinde bir poşet vardı, yanında taşımaya, gittiği yere kadar götürmeye değecek bir şeyler olmalıydı içinde. Gücü kuvveti yerindeyken hala, ta evinden kalkıp geldi metroya, akbilini bastı, o meşhur ses çıktı. Geçti turnikelerden ve yukarı çıktı. Havada keskin bir soğuk vardı, ürperdi belki de amca. Her insan gibi koşturmaca içinde kaybolup gidiyordu her gün. Oturdu bir banka, yorgundu belki ya da biraz tembel. Her insan gibi onun da kendine has özellikleri vardı. Tek bir insandı o hayatta, ondan başka bir "o" yoktu dünyada.

  Oturdu banka, baktı etrafına belki. Derin bir nefes almıştır ya da etrafını izlerken, belki üşümüştür o ayazda. Belki çok dertliydi, ya da hayatındaki bir çok şey yolundaydı, huzurluydu. Onu bekleyen birileri vardı çok büyük ihtimal, akşam eve dönmesini bekleyen birileri vardı, bir ailesi. Metroyla gideceği yerde yapacak işleri vardı, halletmesi gereken şeyler. Hayat büyük bir karmaşanın içinde, harıl harıl akmaya devam ediyordu. Ne de çok yapacak işi vardı daha, torunları gelecekti belki haftasonu. Kızını evlendirecekti ya da belki. Yaşlı bir teyze vardı onu evinde bekleyen ya da hiçkimse.

  Oturdu bankta metroyu beklerken. Bekledi bekledi, metro geldi, o binmedi. Etrafındaki insanlar metroya, her zaman yetişmeleri gereken yerlere gitmek için bindiler etraflarına dikkat etmeden. Metro gitti. Bir metro daha geldi, ama adam yine binmedi. Bir sürü yapacak şeyi vardı aslında. Binmedi metroya. Binemedi. Banka oturdu ve öldü. Sadece öldü. Yanında poşeti kaldı, etrafında onun öldüğünü bile farketmeden metroya yetişmeye çalışan insanların ayakları arasında. Banka oturdu ve öldü. Daha bir sürü şey yapacaktı. O poşeti götürecekti bir yerlere, bir şeyler yapacaktı. Yapacak işler hiç bitmezdi ki..

   Ama öldü.

  Poşet sahipsiz kaldı. Pamuk ipliğine bağlı hayatı koptu. Nefes alamadı bir daha. Belki bi yarım saat sonra farketti birisi onu, ambulans geldi ve ölü bedenini aldı. Akbiliyle yürüyerek geldiği metro istasyonundan, nefessiz, gözleri kapalı çıktı bir sedyenin üzerinde. Ruhu bedenini terketmişti çoktan metro istasyonunda. Bedeni cansız, soldu gitti. Ruhu karıştı diğer ruhların arasına. Yapacak çok şeyi vardı. Yapacak şeyler hiç bitmez ki. Düşünmezdi ki ölecekti o bankta. Zaten kim, öleceğini düşünerek yola çıkardı ki?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...