Pages

29.3.11

Me vs. Me

  Life is beautiful dinleyerek, neşeyle ve kendine güven duygusuyla başladığım gün, şu an itibariyle Not Strong Enough eşliğinde tersine dönmüş durumda. Ruhum bunalıma girdi 2 saatte, sebebi şarkı değil;

-2 haftanın derslerini kaçırmam (Aslında o çok problem değil, bi hafta kasarsam arayı kapatırım ama vizelerden korkuyorum)
-Bütün arkadaşlarımın bu yaz Work & Travel'la Amerika'ya gidecek olması ve benim çok ama çok istediğim halde, tam bir yurtdışı manyağı olduğum halde gidememem. (Bi insanın yapmak isteyip de elinde olmayan sebeplerden dolayı yapamadığı bir şeyi, yakınındaki birçok insanın yapması ve o kişinin tüm bunları sadece seyredebilmesi çok çok sinir bozucu birşey.)*
-Evin hala tamamlanamamış olması.
-Hala taşınamamış olmamız.
-Hangi eşyayı, nerden, nasıl alacağımıza karar verememiş olmamız.
-Evin içinde hurçlar ve kolilerle, ayrıca yarısı toplanmış yarısı toplanmamış eşyalarla oturmamız
-Alıp da bir türlü veremeyeceğimden korktuğum tam 5 kilo.

 Bunların hepsi; "Haydin toplaşalım da Zeynep'in canını yiyelim." diyip de beynimi kemirmeye başayınca, iyice bunalımın derinliklerine doğru bir dalış gerçekleştirmiş bulunuyorum. Yine karamsarlık anlarımın birinin zirvesindeyim yani anlaşıldığı üzere.

Ayrıyetten,

Kimseyle konuşamadığım,
           konuşmak da istemediğim,
                       zaten konuşsam da kimsenin anlayamayacağı bir konu var.

  Kimseyle paylaşmak istemiyorum çünkü paylaştığım zaman gerçekten ama gerçekten hiçbirşeyin değişmemiş olacağını zannetmiyorum. Herşeyimi paylaştığım anneme de bahsedip canını sıkmak istemiyorum çünkü zaten yeterince daralıyor. İçimde patlıcak yani. Off.. Çok boktan bir durum. Böyle sıkıntıdan patlıcak ya da ağlıcak duruma geliyorum, bakıyorum bakıyorum, çıkar yol göremeyince dua etmeye başlıyorum. Sahip olduğum şeyler için şükrediyorum. Düzelir elbet, Allah başka dert vermesin diyorum. Ve umut ediyorum. Yoksa başka türlü olmuyor, o düşüncelerle devam edersem intihara kadar gider çünkü ve ne kendi hayatımı ne de aileminkini zehir etmek gibi bir niyetim hiç yok, o yüzden de dışarıdan bakınca konusunun ne olduğu anlaşılamayacak şekilde bişiler yazıp içimi dökmeye çalışıyorum. Senin de görevin bu olduğuna göre şimdi dinle bakalım blog. Böyle düşününce rahatlıyorum biraz ve dert ettiğim şeylerin, başkalarının çok isteyip de sahip olamadığı, benim sahip olduğum şeylerin yanında çok ufak kaldıklarını görüyorum ve biraz sıyrılıyorum kasvetli, gri bulutlarımın arasından.

  *Ama yeni bir şey öğrendim ve biraz olsun Amerika konusunda rahatladım. Comenius diye bir proje varmış. Mezun olduktan sonra başvuruyormuşsun ve bir essay yazıyormuşsun, essayden aldığın puana göre ülke tercihi yapmıyormuşsun ve hangisine puanın yeterse o ülkeye gidip, 4 ya da 8 ay boyunca öğretmenlik yapıyormuşsun. Çok sevindim. Hem annemin de dediği gibi, ilerde çalışırken de bir şekilde gidebilirim Amerika'ya ya da başka bir ülkeye. İşte böyle ufacık şeyleri büyütüp büyütüp kendimi yediğim için arada geliyorlar ama yine de şükretmekten vazgeçmiyorum ve hayatımı gerçekten seviyorum.

  Burcumun özelliklerinden olan "Bir anının, bir anını tutmaması" durumunu yine ve yeniden sergileyerek, buhranla başladığım yazımı, iç rahatlığıyla ve Still Loving You ile bitiriyorum.

                                                      Ben böyle kendi kafasının içinde;
                                                      Bi koşup oynayan,
                                                      Bi küsüp ağlayan,
                                                      Bi parti verip coşan,
                                                      Bi kızıp oturan,
                                                      Bi gülüp mutlu olan,
                                                      Değişik bir kızım.

0 dedim, olacak!:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...