Ayyy böle minibüsçüler de mi vardığğ?? Çok kullanmam minibüs, ufacık bişi (alışmışım otobüslere), şoförlerin elindeki veya viteste asılı tesbihi, aynaya asılı türlü hırdavatı, oraya buraya yapıştırılan cdleri, mor-mavi-kırmızı ve türevleri renklerdeki ışıklandırmaylarıyla veeeee arabesk-fantezi şarkılarıyla, minibüslerden nefret ederim. Neyse annemlerle bindik minibüse, gidiyoduk, bi baktım şoför hiç küfür etmiyo, insan gibi sürüyo arabayı filan. Sonra dikkat ettim de müşterilerle konuşması da pek bi kibar, "ablacım, abicim" diyo filan, bide herkes inip de son biz kalınca yolunu değiştirip, bizi tam da gideceğimiz yere kadar götürünce kopardı benii. Amann Allah'ım dedim bu adamı anlatacağım blogumda. Böle minibüs şoförleri de varmış, hepsi böle olsa ya.
Bilgisayarımın ekranına konan sineği mousela kovalamaya çalışınca bi an kendimden korktum.
Geçenlerde de tek başıma karşı kıtaya geçtim. Tam boğaz köprüsünden geçerken, bütün millet kafalarını kopma noktasına kadar çevirip boğaza bakıyolar, onu farkettim. Nedir insanlardaki bu deniz merakı bakayım? Bütün denizler benim, bakmayın be. Deniz benim tutkum bikere. Geyik bi kenara, deniz kavramı farklı olmuştur hep benim için, özgürlük, huzur, mutluluk kavramlarını bütünleştiririm hep denizle. Hani bıraksalar sabahtan aşama kadar izlerim o derece. Zaten çocukken de dudaklarım morarana kadar çıkmıyomuşum denizden haha. Yok vazgeçtim kanoculuktan dalgıç olcam. Ay hepsi susal şeyler, ikisini de yapayım madem çok ısrar ettiler. Amma, lakin, fakat, diğer açıdan, boğulmaktan da çok tırsarım. Neyse. Sonuç olarak merak ediyorum; kimin kafasından ne geçiyo acaba denizi seyrederken, ya da bişi düşünmeden, bakacak daha ilginç bişi bulamadıklarından mı bakıyolar acaba?
Fazla romantik olmamak lazım. Anti emoyum artık ben. Sert şarkılarımı çok seviyorum. Yaşasın rock-metal! \m/ Hele üzgünsem, kırgınsam, depresyonun eşiğindeysem veya surat asıp somurtmama ramak kaldıysa özellikle sert dinlerim. Çökmek yerine hiddetleneyim, havaya gireyim hatta bileneyim. Break down olmaktan iyidir. Beni öldürmeyen acı giçlendirir. Ahaha ne alakaysa. Ay bi de dikkat ettim de insanlar genellikle kokulara bi mana, hatıra filan yüklerler, ben şarkılara yüklüyorum, yüklüyodum daha doğrusu. Bi şarkıyı 30 kere dinlediğim için, o sıralar neler yaşıyosam, onları hatırlatıyo bana o sıra dinlediğim şarkıyı başka zaman dinleyince. Fekat bugünlerde nahoş anılarımın üstüne gider oldum (benden beklenmeyecek hareket-applause.) Şarkıları yada parfümleri, herneyse, başka başka şeylerle etiketleyip, kendimden uzak tutmaktansa, inatla dinliyorum, sürüyorum ve güzel ya da sadece nötr şeylerle ilişkilendirip, interactiona devam ediyorum. Bu örnek bi "metafor"du.
Bütün işlerimi bitirip, gecenin körü sessizliğinde, sadece yağmur sesini dinleyerek okunan Dan Brown kitabı kadar güzel şeyler çok az. Ufacık ufacık şeylerle mutluluk duymak çok hoş.
Günün sözü -> Don't worry about what people think, they don't do it very often.
Günün şarkısı -> System Of A Down-Aerials
2 dedim, olacak!:
yazınızı beğendim.keyifliydi.sizi de bloğuma bekliyorum.yazılarınızı dikkatle takip edeceğim.paylaşmak güzeldir
teşekkür ederim, blogunuza bakacağım ben de, paylaşmak tabii ki güzeldir.
Yorum Gönder