An itibariyle ne kadar maymun iştahlı biri olduğumu anladım. Ben de tüm insanlık gibi evet maymun iştahlıyım. Yarım saat önce açlıktan ölme durumundayken, şimdi, midemdekilerin fazlalığı dolayısıyla nefes almakta güçlük çekiyorum. Halbuki yemek yemeden önce, tüm düşündüğüm birşeyler yemekti. Burdan yola çıkarak baktım ki, hep birşeyler istiyoruz, arzuluyoruz, elde edene kadar elimizden gelen herşeyi yapıyoruz. Belki takıntı haline bile getiriyoruz. Ama elde edince neden bir anda o şey, artık o kadar da değerli olmuyor? Daha iyisini elde edebilmek için mi? E o zaman, daha iyisini elde edince onun da daha iyisi olmayacak mı? Hep more, more, more... Sonu yok ki bunun.
İlişkilerde de hep anlayamadığım nokta bu oluyor. Genellikle oğlan, kızın peşinden koşar koşar koşar. Bazen aylarca, çok nadir de olsa yıllarca uğraşır kızın beğenisini ve kabulunu kazanabilmek için. Sonra bir gün gelir ve kızı elde etmiş olur. O an çok mutlu olur. Sonra zamanla alışmaya başlar ve öyle bir olur ki, artık elde etmeden önceki önemini yitirmiştir o kızla birlikte olmak, onun sevgisine sahip olmak. Şimdiii etrafımı bir, sorular silsilesi sardı; Ben birisini ömür boyu peşimden mi koşturtmalıyım, onun için her zaman değerli, önemli kalabilmek için? Bir şeyin önemini, ona ulaşmak adına yaşanılan zorluklar mi belirliyor? Ya da aslında ona hiç ulaşılmaması mı lazım, hep önemli kalabilmesi için? Bunun sebebi nedir? Maymun iştahlılık mı? Doyumsuzluk mu? Alışmak mı? Nedir?
Ha bir de benim mantığını hiçbir zaman anlayamadığım bir cümle var; "Şu, bu, o, olsun başka birşey istemiyorum." O an itibariyle o istenilen "şey" her ne ise, çok önemli oluyor, ama o şey olduktan sonra, bu sefer başka "şey"ler için "Şu olsun başka birşey istemiyorum." deniyor. Bu benim biraz da, "Yaz gelsin hiç of demicem." diyerek her yaz geldiğinde of demem ve bu sefer de "Kış gelsin bu sefer of demicem." diyip, kış geldiğinde yine ve yine "Off" dememe benziyor, ya da çok beğendiğim bir şarkı için, "Bu şarkıdan hiç bıkmam." diyip de, yaklaşık 20 dinlemeden sonra bıkmama. Ama yine de bir insanın sevgisini kazanmak için uğraşıyorsam ve bir şekilde kazanıyorsam, o kişi önemini yine de yitirmez benim için. Herkesin, her zaman, herşeyin değerini bilebilmesini isterdim.
skip to main |
skip to sidebar
Everybody is alone on the Earth's heart, pierced by a ray of sun...
Pages
7.3.11
About Me
- Larien
- Tam anlamıyla burcunun özelliklerini taşıyan, dakikası dakikasına uymayan, fazlaca saf ve iyi niyetli, ota boka midesi bulanan, bazı bazı karamsar ve olumsuz, felaket tellalı, saçma sapan takıntıları ve korkuları olan, sakar the king, film izlerken veya kitap okurken kendinden geçip adeta yaşayan ve etrafındakilerin alay konusu olan, hafiften(!) ayran gönüllü (annem "Eyvah, bu kız evlenince kocasından da bıkcak." der), her türlü yemeğin üzerine kaşar peyniri rendesi koymaya meyilli, insani değerlere fazlasıyla önem veren ve kendi gibi insanlar arayan bi tipim. Arkası yarın ahaha.
Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden birşey ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaşayın ve;
-Konuşmadan önce dinleyin,
-Yazmadan önce düşünün,
-Harcamadan önce kazanın,
-Dua etmeden önce bağışlayın,
-İncitmeden önce hissedin,
-Nefret etmeden önce sevin,
-Vazgeçmeden önce çabalayın,
-Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Shakespeare
-Konuşmadan önce dinleyin,
-Yazmadan önce düşünün,
-Harcamadan önce kazanın,
-Dua etmeden önce bağışlayın,
-İncitmeden önce hissedin,
-Nefret etmeden önce sevin,
-Vazgeçmeden önce çabalayın,
-Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Shakespeare
Followers
Blogger tarafından desteklenmektedir.
0 dedim, olacak!:
Yorum Gönder