skip to main |
skip to sidebar
Everybody is alone on the Earth's heart, pierced by a ray of sun...
Pages
13.2.11
On yüz bin tane baloncuk
Ayy özlemişim yine blogceğizimi. Meşguliyetten mütevellit yazamadım baya bir süre. Çalışmak, hele de son 5 gündür çalıştığım gibi bir işte çalışmak accaip güzel. Saatlerce ayakta durmak, her bir yandan gelen soğuk hava dalgasına maruz kalarak ciğerlerim çıkarcasına öksürmek, annemin yaptığı zencefilli, limonlu, ballı, ıhlamurun boğazımı, midemi, bilimum heryerimi haşlaması, çitos ve meyve suyundan başka yiyecek bulamamak, binbir türlü manyak, arsız, deli, çatlak, şirin çoluk çocukla ve ebeveynleriyle uğraşmak, paravanlar arkasında çocuk sandalyeleri tepesinde yemek yemek, stand başında kimse yokken sevilen bir arkadaşla cinsel sağlık geyiği yapmak, öküz gibi yorulmak, iş bitiminde, alanı yağmalarcasına talan ederek, 3 yıllık meyve suyu ve çitos ihtiyacımızı temin etmek, alçakgönüllü ve Allah ne murası varsa versin denilesi supervizör ve megavizörlerle çalışmak, sevilen insanlarla birarada hem eğlenerek çalışmak, hem de para kazanmak, karizmatik babaları uzaktan uzağa kesip aramızda saatlerce muhabbetini yapmak (baba 4 forever), patlayan 12716328716 tane balon, açgözlülükten utanmayıp beni bile götürebilecek potansiyele sahip insanları atlatmak, bulunan 3-5 dakkalık fırsatta salona girip gösterinin herseferinde aynı yerine denk gelmek, fotoğrafçı abiyi canından bezdirerek kırkbin tane resim çektirmek, ufacık bi veletin gelip önüme ben görmüyormuşum sanarak karanfil bırakması, kör karanlıkta topkapı mezarlıklarının civarından tırsa tırsa yürüyerek deli minibüsçülerin Los Angeles'a gittiğini ileri sürdüğü minibüslerle eve dönmek, zaten üşengeçliğimin zirvesindeyken zar zor duşa girmek, üstüne bi de kulağıma su kaçması, ömrümün en uzun cümlesini kurduğumun farkında olamayıp bir yüklem bulamadan üç nokta koymam... Kısacası(!) herşey, herşeyiyle süperdi. Ahanda çektirdiğimiz 127812789 tane fotodan en renkli iki tanesi;
About Me
- Larien
- Tam anlamıyla burcunun özelliklerini taşıyan, dakikası dakikasına uymayan, fazlaca saf ve iyi niyetli, ota boka midesi bulanan, bazı bazı karamsar ve olumsuz, felaket tellalı, saçma sapan takıntıları ve korkuları olan, sakar the king, film izlerken veya kitap okurken kendinden geçip adeta yaşayan ve etrafındakilerin alay konusu olan, hafiften(!) ayran gönüllü (annem "Eyvah, bu kız evlenince kocasından da bıkcak." der), her türlü yemeğin üzerine kaşar peyniri rendesi koymaya meyilli, insani değerlere fazlasıyla önem veren ve kendi gibi insanlar arayan bi tipim. Arkası yarın ahaha.
Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden birşey ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaşayın ve;
-Konuşmadan önce dinleyin,
-Yazmadan önce düşünün,
-Harcamadan önce kazanın,
-Dua etmeden önce bağışlayın,
-İncitmeden önce hissedin,
-Nefret etmeden önce sevin,
-Vazgeçmeden önce çabalayın,
-Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Shakespeare
-Konuşmadan önce dinleyin,
-Yazmadan önce düşünün,
-Harcamadan önce kazanın,
-Dua etmeden önce bağışlayın,
-İncitmeden önce hissedin,
-Nefret etmeden önce sevin,
-Vazgeçmeden önce çabalayın,
-Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.
Shakespeare
Followers
Blogger tarafından desteklenmektedir.
0 dedim, olacak!:
Yorum Gönder